Rapor: Zekiye Nur Demircan

Tarih: 18-24 Temmuz 2024

Ekip: Zekiye Nur Demircan (L), Oğuzhan Erdoğan, Mehmet Alper Zeybek, Emir Sinan Eren, Kenan Yıkılmaz, Zafer Türker

Hava Durumu: 13-24°C hava sıcaklığı, geceleri şiddeti ve sıklığı artan; 30 km/s hıza kadar çıkabilen ani rüzgar     

Kamp alanı ve Su Kaynağı: Çelikbuyduran (3400m) kamp alanı ve Yedigöller (3080m) mevkiinde kamp atıldı. Kamp alanlarında temiz su kaynağı bulunuyor.  

Faaliyet Ulaşımı: Bursa-Niğde otobüs ( Can Diyarbakır 700 TL kişi başı), Niğde-Çukurbağ Köyü (Çamardı minibüsü 120 TL kişi başı), Çukurbağ-Sokullupınar (Ulvi Üçer:5315796134 -1000 TL ), 

Hacer Ormanı-Kapuzbaşı Köyü (Hasan: 5385210069 -2000 TL), Kapuzbaşı- Yahyalı (minibüs 95 TL kişi başı), Yahyalı-Kayseri (minibüs 95 TL kişi başı), Kayseri-Bursa otobüs (Süha 700 TL)

Faaliyet Harcamaları: Yaklaşık 3000 TL kişi başı harcama

Not: Kamp alanlarından telefon çekmiyor. Çelikbuyduran geçidi, Kızılkaya-Karasay belinde çekiyor. Yedigöller’de ise Kızılkaya tarafında bir tepenin üzerinden çekiyor. 

Faaliyet Detayları:

19 Temmuz Cuma

18 temmuz akşamı saat 19.30’da otobüse bindik ve Niğde’ye doğru yola çıktık. Otobüsün gecikmesiyle 6.40 gibi otogara vardık. Bir önceki otobüsü kaçırdık ve 7.20 de gelen ikinci Çamardı otobüsüyle yaklaşık bir saatin sonunda Çukurbağ köyüne ulaştık. Ulvi Abi’nin evinde beraber kahvaltımızı yaptık, son hazırlıklarımızı da tamamladıktan sonra Ulvi abi bizi Sokullupınar’a bıraktı. 10.30 da yürüyüşümüze başladık. Kapıya yaklaştığımızda kısa bir mola verip kasklarımızı taktık. Hava rüzgarlı olduğu için güneş bizi bunaltmıyordu fakat 7 günlük bir faaliyet planladığımız için çantalarımız ağırdı. 17.00 gibi Çelikbuyduran kamp alanına vardık. Kamp alanının hemen altında oldukça iyi durumda olan su kaynağında susuzluğumuzu giderdikten sonra kampımızı kurduk, yemeğimizi yedik. Aladağların muhteşem manzarasında biraz sohbet ettik, sonraki günün planını netleştirdik ve rüzgarın da artmasıyla çadırlarımıza girip uyuduk.  

20 Temmuz Cumartesi

Gece saat 03.00 da alarmlarımızın çalmasıyla uyandık. Hızlıca kahvaltımızı yapıp 6 kişilik ekiple Emler zirvesi için yola çıktık. Çelikbuyduran Geçidi’nin hemen sol tarafında kalan çarşaktan yükselmeye başladık. Sırta vardıktan sonra belirgin patikalar ve kayababaları bizi zirveye ulaştırdı. 5.30’da herkes zirveye ulaşmıştı. Zirvenin keyfini yeterince çıkardıktan sonra 06.35’de inişe başladık. 07.15’de kamp alanına vardık. Durumlarımızı değerlendirip atıştırdıktan sonra 5 kişilik ekiple Eznevit-Karasay için yola çıktık. Kamp alanının hemen üzerinden kestirme bir patika çıkıyor. Kızılkaya kulelerinin arasından dik ve çürük yapılı bu patika fazla alçalmadan Kızılkaya-Karasay beline bağlanmanızı sağlıyor. 08.10’a kamp alanından ayrıldık. Bele varmadan hemen önce çürük kayaların arasında bir çarşaktan geçiyorsunuz. Taş düşmesi açısından riskli bir bölge. Bizim hemen arkamızdan gelen kalabalık bir ekip çıkışımızı beklemek zorunda kaldı. Sağ taraftaki patikayı izleyerek bele ulaştık kısa bir mola verdik ve Karasay’a doğru belirgin ve rahat patikadan yükseldik. 09.45’de zirveye ulaştık. Arkamızdan gelen ekip Kızılkaya zirvesine doğru hareketlendi, biraz onları izledik ve 10.20’de Eznevit’e doğru hareketlendik. Kısa bir inişten sonra bele ulaştık. Burada yalancı zirveye giden patikaya dikkat etmek gerekiyor. Asıl zirveye giden patika biraz daha aşağıdan başlıyor. Çok alçalmamaya çalışarak zirve patikasına girdik ve 11.30 da Eznevit zirvesine ulaştık. Zirve yolunda beni en çok heyecanlandıran şey daha önce gitmediğim Aladağlar’ın güney bölgesinin manzarasıydı. Tam bu manzaranın keyfini çıkaracaktık ki biz daha zirveye ayak basmadan güneşli hava beş dakika içinde kayboldu. Emli Vadisinden yükselen sis çok kısa sürede bizi de içine aldı. Zirvede birbirimizi bile zor görüyorduk. Bunun da ayrı bir keyfi olduğunu düşünerek tadını çıkarmaya baktık. 12.00’da dönüşe geçtik. Biz Karasay’a tekrar çıkmadan sis dağıldı. Kızılkaya ekibi rotanın sonuna yaklaşmış görünüyordu. 15.30 gibi kamp alanına vardık. Sinan biz gelmeden yemekleri hazırlamıştı. Afiyetle yemeklerimizi yedik ve dinlenmeye geçtik.

21 Temmuz Pazar

04.20’de uyandık beraber kahvaltı yapıp hazırlandık ve 05.20’de kamptan 4 kişilik ekiple ayrıldık. Sinan ve Kenan kamp alanında kaldılar. Aynı patikayı kullanarak bir saatte Kızılkaya’nın beline vardık. Sert bir rüzgar vardı ve güneş bize daha ulaşmamıştı. Telefon çeken nadir yerlerden birinde olduğumuz için ailelerimizle haberleştik ve hava durumunu kontrol ettik.

Direktaş planladığımız güne yağmur gösteriyordu. Bu duruma canımız sıkılsa da hava çok çabuk değişiyordu, umudumuzu kaybetmeyelim dedik ve 40 dakikalık bir molanın ardından rotaya girdik. Sırta yakın patikayı takip ederek kısa bir kaya etabına geldik. Buradan sonra kayababalarını takip ederek yelken kayanın solundan yükseldik. 08.30’da basit kaya tırmanışlarıyla yelken kayanın üstüne kadar yükseldik. Yelken kayanın hemen üzerinde boşluklu ama oldukça rahat, kısa bir yan geçiş etabından sonra setlere ulaştık. Setler üzerinde sağa doğru kayarak yükselmeye devam ettik. Bu noktaya kadar kayababaları çok net seçilebiliyor. Ancak bir yerde kaçırmış olacağız ki fazla sağa gittik. Elimizde Tunç Fındık’ın Aladağlar kitabından çektiğimiz görsel vardı ve buradaki rotayı takip etmek istedik. Ancak çok fazla set vardı ve görselde hepsi net ayırt edilemiyordu. Sağ tarafta zirveye yükselen çarşağı ararken hep uçurumla karşılaşıyorduk. Kolay gözüken bir çatlaktan yükseldim. Çatlağın sonu çürük ve sıkıntılıydı bu yüzden Oğuz’a ip açmamız gerektiğini söyledim. Çıktığım noktada emniyet noktası oluşturacak hiçbir yer yoktu bu yüzden hemen yanında başka bir noktadan Oğuz ip açarak yanıma geldi. Daha sonra Zafer ve Alper’i yanımıza aldık. Onlar tırmanırken ben çıktığımız set üzerinde sola kayarak rotayı aradım. Su oluğunun üzerine geldiğimde üstteki setlerde kayababası gördüm ve bizimkilerin yanına döndüm. Onlarla beraber tekrar rotayı bulduğum yere geldik. Basit bir çatlaktan kayababasının yanına çıktık. Sonunda sikke ve perlon bulunan bir çatlak vardı. Rotaya tekrar girmek hepimizi rahatlattı çünkü fazla zaman ve efor kaybetmiştik. Çatlak kolaydı ancak sikkeden sonrası çürük ve çarşak dolu slop bir yüzeydi bu yüzden ip açmaya karar verdik. Alttan emniyet noktası oluşturup tırmanmaya başladım, sikkeye kadar başka malzeme atılacak yer yoktu ve arası da oldukça kısaydı. Sikkeden sonra hemen sete çıkılıyor, burada bir sikke daha vardı bu sikkenin yanına üç nokta daha bularak istasyonu kurdum. Ekip arkadaşlarım da geldikten sonra seti takip ederek çarşağa ulaştık. Çarşakta yükselince zirveye ulaşacağımızı düşünürken yine bir kaya etabıyla karşılaştık. Oğuz önden çıktı ve burasının zirveye gitmediğini söyledi. Set üzerinde tekrar sola doğru ilerledik ve basit tırmanışlarla 12.45’te zirveye ulaştık. Yolu karıştırmamız ve sürekli rota aramak bizi yormuştu. Bir saat kadar zirvenin tadını çıkardık. Kızılkaya zirvesinden telefon çekmemesi bizi çok şaşırttı. Son istasyon kurduğumuz yere kadar yürüyerek indik. Buradaki sikkeden daha önce iniş yapılmış gibi durmuyordu çünkü üzerinde hiç perlon yoktu, bütün perlonlar birkaç metre altındaki çatlağa bağlanmıştı. Ama çatlağın içinde kalan sikkenin yaklaşımı bize hiç güven vermedi ve bu riske girmek istemedik. Üstteki sikkeden inişe başladık. İndiğim yer ara setlerden birine denk geldi ve buradan çantalarla inmek sıkıntılı gözüküyordu. İp yetmediği için alttaki sikkeden indiklerini de öğrenmiş olduk. Telsizden Oğuz’la konuştum ve herkes indikten sonra iniş ipini alttaki sikkeye aktardı. Hepimiz indik, biraz sola doğru geçtikten sonra diğer sikkeyi bulduk. Bundan sonraki inişte de kum saati bulunuyor. 3 ip inişinden sonra yelken kayanın altından geçerek çarşağa ulaştık. Geldiğimiz yerden dönmedik çünkü başlangıçtaki kaya etabı iniş için sıkıntılı bir yerdi. Çarşaktan aşağıya doğru indik ve basit set geçişleriyle bele bağlanan patikaya kadar alçaldık. Patikayı takip ederek bele vardık. Burada telefonlar çektiği için uzun bir mola verdik. Ailelerimizle konuşup yağış durumuna baktık. Salı günü öğle saatlerinde başlayacak olan yağış sonraki günlerde artıyordu. Saat 20.00 gibi kamp alanına döndük. Uzun bir gün olmuştu, yemeğimizi yedikten sonra tulumlarımıza çekildik.

22 Temmuz Pazartesi

Bugün saat 10.00’da uyanıp kahvaltımızı yaptık. Çadırları toplayıp yola koyulduk. Yedigöller’de kamp atıp ertesi gün Oğuz’la beraber Direktaş Kuzey Yüzü Cambridge rotasını denemeyi düşünüyorduk. Çelikbuyduran geçidinde ailelerimizle haberleşip hava durumunu kontrol ettik. Maalesef salı günü hala yağış gösteriyordu. 14.30’da Yedigöller’ vardık. Kapımızı attıktan sonra göle girip dağı tozunu ve yorgunluğunu üstümüzden attık. Bunun üstüne çobanların çadırına gidip sıcak çaylarını da içince kendimize geldik. Çobanlar ‘Buraya yağmur yağmaz, dolu yağar’ deyince bizim Direktaş planı suya düşmüştü. Bizimle çevredeki dağları yerel isimlerini paylaştılar ve telefon çeken tek yeri gösterdiler. Kızılkaya tarafında ufak bir tepenin üstüne yanımızdaki tüm telefonları toplayıp çıktık. Sadece birimizin telefonu çekti. Önce hava durumunu  arkadaşımızı arayarak öğrendik (İnternet çekmiyordu). Yağmur daha da erkene çekmişti. Sonra Hasan abiyi arayarak bizi yarın dağ evinden almasını istedik. Biz kampa dönerken karanlık çökmüştü. Direktaş’ın silüeti altında akşam yemeğimizi yedik, dağdaki son akşamımızın keyfini çıkartıp çadırlarımıza çekildik.

23 Temmuz Salı

Salı günü 10.00’da uyanıp kahvaltımızı yaptıktan sonra kampı topladık ve Yedigöller’den ayrıldık. Hacer Ormanı’na giden patikayı bir buçuk saat takip ettikten sonra sağdaki patikaya girdik. Asıl patika soldan ilerliyor. 14.30’da dağ evine vardık. Suyumuz bitmişti ve Hasan abi ortalarda gözükmüyordu. Yarım saat bekledikten sonra yukarıdaki çobanların bahsettiği başka bir çoban çadırını bulma umuduyla dağ evinden çıktım. Yaklaşık yirmi dakika sonra çadırla beraber Hasan abiyi gördüm. Beraber dağ evine döndük, çantalarımızı traktöre yükleyip yola çıktık.  Çoban çadırında su içmek için indik. Çobanlar bize taze ayran ikram ettiler, midemiz bayram ediyordu. Uzun bir traktör yolculuğunu ardından Kapuzbaşı Köyüne indik. Bir gece de burada kamp atmamız gerekti çünkü günde sadece bir minibüs kalkıyor.

24 Temmuz Çarşamba 

05.30’da kalkıp toparlandık. 6.15’de minibüs binip 8.00’de Yahyalı’ya vardık. Buradan tekrar Kayseri minibüslerine bindik. Yahyalı-Kayseri arası da yaklaşık bir saat sürüyor. Geleneksel Aladağlar dönüşü hamamımızı da yaptıktan sonra EUDAK’tan Veli ve Samet’le görüştük. Bize çok yardımcı oldular. Akşam Bursa otobüsüyle dönüşe geçtik.


0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir